İlahi ve hakim bakış açısı aynı mı ?

Kaan

New member
İlahi ve Hakim Bakış Açısı Aynı mı? Sosyal Yapılar, Cinsiyet ve Eşitsizlikler Üzerine Derin Bir Tartışma

Selam dostlar 🌿

Bu başlığı görünce kimileriniz “Ne alaka?” diye düşünebilir ama aslında bu konu, hem felsefi hem de toplumsal olarak düşündüğümüzde hepimizin hayatına dokunuyor. “İlahi bakış açısı” deyince çoğumuzun aklına adalet, kapsayıcılık ve evrensellik gelir; “hakim bakış açısı” deyince ise güç, kontrol ve sistemsel üstünlük. Peki bu iki kavram gerçekten aynı mı? Yoksa toplumun içindeki güç ilişkileri, dini ve etik değerlerin yorumlanışını da mı şekillendiriyor?

---

1. Kavramsal Çerçeve: İlahi Olan mı, Hakim Olan mı?

İlahi bakış açısı, çoğu düşünürde mutlak adalet, merhamet ve kapsayıcılığı temsil eder. Bu bakış açısı, insanın ötesinde bir “hakikat” perspektifidir; ırk, cinsiyet veya sınıf gibi sınırları aşar. Ancak tarih boyunca, bu bakış açısının yorumlanışı çoğu zaman “hakim” olanın elinde şekillenmiştir.

Hakim bakış açısı, genellikle egemen grupların —erkeklerin, beyazların, zenginlerin veya çoğunlukta olanların— dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda anlamlandırdığı bir çerçevedir. Feminist teorisyen bell hooks’un dediği gibi, “Hakim kültür, kendi deneyimini evrensel olarak sunarak diğerlerini görünmez kılar.”

Bu nedenle, “ilahi” olarak sunulan birçok söylem, aslında “hakim” bakış açısının toplumsal gücüyle harmanlanmıştır.

---

2. Dinin ve Gücün Kesişim Noktası: Sosyal Yapılar Nasıl Şekillendiriyor?

Toplumlarda din ve ahlak sistemleri, çoğu zaman sosyal düzeni meşrulaştıran araçlar haline gelir. Weber’in sosyolojik çözümlemesine göre, dini otoriteler “meşru güç” üretir. Bu güç, tarih boyunca çoğunlukla erkek egemen bir yapıda biçimlenmiştir.

Kadınların, alt sınıfların ve etnik azınlıkların sesleri bu düzenin dışında kalmış, “ilahi adalet”in temsili bile sınırlı bir çerçevede anlatılmıştır.

Antropolog Saba Mahmood’un araştırmalarında gördüğümüz gibi, kadınlar dini yapılar içinde sadece “itaat eden” değil, aynı zamanda “aktif özne” olarak da yer alır. Bu, “hakim bakış”ın kırıldığı bir noktadır.

Yani, ilahi olanın özü aslında herkes için geçerli adaleti temsil ederken, onu yorumlayan hakim yapı bu anlamı daraltabilir.

---

3. Toplumsal Cinsiyetin Rolü: Empati ile Çözüm Arasında

Bu tartışmayı toplumsal cinsiyet perspektifinden ele almak önemli.

Kadınların çoğu zaman ilahi bakışa empatik bir şekilde yaklaştığını, adaletin duygusal ve kapsayıcı yönünü ön plana çıkardığını görüyoruz.

Kadın teologlar ve düşünürler, Tanrı’yı cezalandırıcı değil, merhametli bir figür olarak yeniden tanımlayarak bu yapıya meydan okuyorlar.

Erkekler ise, sosyal rollerin etkisiyle genellikle çözüm ve düzen odaklı bir yaklaşım benimsiyorlar. Bu da bazen “hakim bakış”la karışabiliyor; çünkü sistematik düşünce, gücü elinde tutan yapının diline yakın bir ton taşıyor.

Ancak bu fark, doğuştan gelen bir eğilim değil; kültürün bireylere biçtiği rollerin bir sonucu.

Burada önemli olan şu: İlahi bakış açısını yeniden yorumlarken, her iki yaklaşımın da dengeli bir biçimde var olması gerekiyor. Empati olmadan adalet kuru bir yasa olur; çözüm olmadan merhamet etkisiz kalır.

---

4. Irk ve Sınıf Faktörleri: Hakim Bakışın Görünmez Katmanları

Irk ve sınıf, “hakim” bakış açısının en güçlü belirleyicilerinden.

Amerikan tarihine baktığımızda, köleliğin “ilahi düzen” adı altında savunulduğu dönemleri görüyoruz. Bu durum, ilahi olanın bile sosyal güç ilişkileri tarafından nasıl çarpıtılabileceğini gösteriyor.

Benzer şekilde, modern kapitalist sistemde de “çalışmak kutsaldır” söylemi, ekonomik eşitsizlikleri meşrulaştırmak için kullanılıyor.

İlahi bakış açısı, aslında her bireyin eşitliğini temel alırken; hakim sistem bu eşitliği “statüye” göre yeniden tanımlıyor.

Sınıfsal farklar, insanların “ilahi adalet”e nasıl ulaştığını da etkiliyor:

Zenginler bağışla, fakirler sabırla; kadınlar dua ile, erkekler güçle yaklaşıyor çoğu zaman.

Bu farklar, dini algının bile toplumsal pozisyonla nasıl şekillendiğini gösteriyor.

---

5. Akademik ve Bilimsel Yaklaşımlar: Nesnellik Gerçekten Mümkün mü?

Bilimsel düşüncede de “hakim bakış” etkisini sürdürüyor.

Araştırmalarda kullanılan dil, sıklıkla erkek merkezli veya Batı normlarına dayalı bir yapıya sahip. Feminist epistemolog Sandra Harding’in söylediği gibi, “Nesnellik iddiası, genellikle belirli bir grubun deneyimlerini evrenselleştirmektir.”

İlahi bakış açısı, bu noktada bir alternatif sunar: Her deneyimi eşit ölçüde değerli görmek.

Ancak bilimsel alanlarda bu kapsayıcı bakışın yer alması için, cinsiyet, ırk ve sınıf farklılıklarının bilinçli olarak hesaba katılması gerekir.

Yani, ilahi olanın gerçek anlamına yaklaşmak için önce hakim olanı sorgulamak şarttır.

---

6. Günümüz Toplumunda İlahi ve Hakim Bakışın Çatışması

Bugünün dünyasında bu iki bakış açısı arasındaki fark giderek daha belirgin hale geliyor.

Sosyal medya, siyaset ve hukukta “hakim” olan sesler hâlâ güçlü, ancak buna karşılık “ilahi” yani kapsayıcı, eşitlikçi ve vicdani bakış da yükseliyor.

Kadın hareketleri, LGBTQ+ hak mücadeleleri, çevreci akımlar —hepsi ilahi bakışın modern biçimleri olarak değerlendirilebilir.

Bu hareketler, adaletin sadece yasa değil, insanlık bilinci olduğunu hatırlatıyor.

---

7. Geleceğe Dair: Yeni Bir Adalet Dili Mümkün mü?

Gelecekte “ilahi” bakış açısı, dini sınırların ötesinde etik bir ortak dil haline gelebilir.

Hakim sistemlerin ötesinde bir adalet anlayışı, cinsiyetler, sınıflar ve kültürler arasında köprü kurabilir.

Ama bunun için önce şu soruları sormamız gerekiyor:

- İlahi olanı kim tanımlıyor ve hangi güç ilişkileri bu tanımı şekillendiriyor?

- Gerçek adalet duygusu, toplumsal konumdan bağımsız yaşanabilir mi?

- Kadınların empatik sezgileriyle erkeklerin çözümcü yaklaşımı birleştirilebilir mi?

Belki de “ilahi bakış açısı”, aslında hepimizin içinde var olan ama toplumsal yapılar tarafından bastırılmış bir sezgidir:

Görmek için yukarıdan değil, içten bakmak gerekir.

---

Sonuç: Hakim Olanı Sorgulamak, İlahi Olanı Anlamak

İlahi ve hakim bakış açısı aynı değildir —biri bütünleştirir, diğeri sınırlar.

Biri insanın varoluşuna anlam katar, diğeri varoluşu düzenler.

Ancak ikisini birbirine karıştırdığımız sürece, adalet de merhamet de eksik kalır.

Belki de en ilahi olan, kimseye hükmetmeden herkesi anlamaya çalışmaktır.

Çünkü hakikatin gözüyle bakmak, insanı Tanrı’nın yerine koymak değil; Tanrı’nın adaletini insanda yaşatmaktır.

💬 Peki sizce toplum, ilahi bakışa mı daha yakın, yoksa hakim olanın gölgesinde mi yaşıyor?