Efe
New member
Su Kuyusunda Su Biter mi? — Kuruyan Kuyular, Dolu Kalpler
Geçen hafta forumda biri “Arkadaşlar, su kuyusunda su biter mi gerçekten?” diye sormuştu. Soru basitti ama altında derin bir hikâye yatıyordu. O an aklıma babaannemin köyde anlattığı bir olay geldi. Bu hikâyeyi burada paylaşmak istiyorum; çünkü bazen bir kuyu sadece bir kuyu değildir — bazen bir ailenin, bir köyün, hatta bir toplumun aynasıdır.
1. Bölüm: Kuyu ve İnsan Arasındaki Sessiz Antlaşma
Yıl 1987. Anadolu’nun kurak bir köyünde yaz mevsimi kendini unutturmazdı. Güneş, toprağın sabrını sınar, rüzgâr bile toz taşırdı. Köyün ortasında yüz yıllık bir kuyu vardı. Her sabah kadınlar su çekmek için sıraya girerdi; kovaların ipleri birbirine karışır, suyun yankısı köyün kalbinde çınlardı.
O kuyunun başında iki kişi dikkat çekerdi: Zeynep ve Kemal.
Zeynep, köyün öğretmeniydi — sabırlı, yumuşak sesli, insanı dinlerken gerçekten dinleyen bir kadındı.
Kemal ise köyün ustasıydı — elinden her iş gelen, çözüm bulmadan uyuyamayan bir adam.
Bir sabah, Kemal kuyudan su çekmek isterken ses gelmedi. Kova indi ama boş döndü. Zeynep, kovayı eline alıp dikkatle baktı.
“Su gitmiş olabilir mi?” dedi.
Kemal alnındaki teri sildi, “Su gitmez Zeynep, yer değiştirir. Ama buluruz,” dedi kararlılıkla.
2. Bölüm: Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi
Kemal hemen plan yapmaya başladı.
“Toprağı kazacağız, akışı yönlendireceğiz, eski kanalları açacağız,” dedi.
Köyün erkekleri küreklerle geldi. Güneşin altında saatlerce kazdılar ama su yine görünmedi.
Zeynep ise çocuklarla beraber köyün etrafında yürüyüp, kuşların ve bitkilerin yönüne baktı.
“Bakın,” dedi çocuklara, “doğa bazen bize suyun yerini söyler. Kuruyan ağaçlar bile bir şey anlatır.”
Erkeklerin stratejisi, kadının sezgisiyle buluştuğunda köyde bir farkındalık doğdu. Bir taraf suyu kazıyordu, diğer taraf suyu anlamaya çalışıyordu.
Belki de bu yüzden insanlık, binlerce yıldır suyu bulduğu kadar aramayı da öğrenemedi.
3. Bölüm: Kuyu Bir Aynadır – Toplumun Derinliği
Zeynep, köyün yaşlılarından biri olan Ali Dede’yle konuştu.
“Dede, eskiden su hiç biter miydi?” diye sordu.
Ali Dede bastonuna dayanarak, “Evladım,” dedi, “su bitmez, insanın umudu biter. Biz çok kuyu kazdık ama en derin olanı içimizdeydi.”
O cümle köyün duvarlarında yankılandı. Çünkü mesele artık sadece bir kuyu meselesi değildi; köyde dayanışma da tükenmeye başlamıştı. Herkes kendi kovasının peşindeydi.
Tarih boyunca da öyle olmadı mı?
Sümerler’in sulama kanalları tıkanınca şehir çöktü, Arap Yarımadası’nda su azaldığında göç başladı, Anadolu’da dereler kuruyunca köyler sessizleşti.
Kuyu biterse, toplumun sesi de kısılır.
4. Bölüm: Modern Zamanların Görünmez Kuyuları
Bugün şehirlerde yaşıyoruz, musluktan su akıyor. Ama başka kuyularımız kuruyor:
- Sabır kuyusu,
- Empati kuyusu,
- Umut kuyusu…
Bir kullanıcı geçenlerde foruma şöyle yazmıştı:
> “Eskiden mahallede biri hasta olsa herkes çorba getirirdi. Şimdi biri susasa, kimse musluğunu açmıyor.”
Bu söz bana Zeynep’i hatırlattı. O gün köyde su bulunamadığında çocuklara dönüp şöyle demişti:
> “Belki de suyu aramak değil, suya layık olmayı öğrenmeliyiz.”
Gerçekten de suyu sadece doğada değil, insan ilişkilerinde de tüketiyoruz. Paylaşmayı unuttuğumuz her an, bir kuyu daha kuruyor.
5. Bölüm: Bilimin ve İnancın Kesiştiği Nokta
Su kuyusunda su biter mi sorusuna bilim “evet, hidrolojik döngüde yeraltı suları tükenebilir” diye cevap verir. Yeraltı suyu beslenme hızı, iklim değişikliği ve insan kullanımına bağlıdır (Kaynak: Dünya Su Konseyi Raporu, 2022).
Ama aynı bilim der ki: “Su döngüsü kesilmez, sadece yön değiştirir.”
Tıpkı insanın sevgisi gibi. Bazen görünmez, bazen derine iner ama oradadır.
Kemal’in teknik çözüm arayışı ile Zeynep’in içsel anlayışı, aslında bilimin ve inancın bir arada yürüyebileceğini gösterir. Kuyu hem fiziksel hem metaforik bir kavramdır: birinde su, diğerinde anlam aranır.
6. Bölüm: Bir Damla ile Başlayan Umut
Bir akşamüstü köyün gençleri artık pes etmişti. Gökyüzü kurşuni bir sessizliğe bürünmüştü. O anda Zeynep, ellerini toprağa koyup dua etti. Kemal de yanına gelip sessizce diz çöktü.
Sabaha karşı toprak hafifçe ıslandı. Kuyunun duvarlarından damlalar inmeye başladı.
Bir çocuk “Su geliyor!” diye bağırdı.
Köylüler koştu, sevinç çığlıkları arasında ilk kova doldu.
Kemal Zeynep’e baktı:
“Demek ki kuyu bitmemiş, sadece biz duymamışız,” dedi.
Zeynep gülümsedi, “Su, sessizliğe küsmüştü.”
O gün köyde sadece su bulunmadı; insanlar da yeniden birbirine dokundu.
7. Bölüm: Forumun Aynasında Hikâyenin Yankısı
Şimdi foruma dönersek…
Bir kullanıcı “Su kuyusunda su biter mi?” diye sorduğunda, belki aslında şunu soruyordu:
> “İnsanda umut biter mi?”
Su bitmez; sadece bekler, yeniden çağrılmayı ister.
Toplumlar da böyledir. Umut, dayanışma ve merhamet azaldığında kurur gibi olur; ama biri çıkıp yeniden kazmaya başlarsa, su yine bulunur.
Erkeklerin çözüm arayışı, kadınların duyarlılığıyla birleştiğinde kuyu yeniden dolar. Çünkü biri toprağı kazarken, diğeri o toprağa anlam katar.
Son Söz: Su Biter mi, Yoksa İnsan mı Unutur?
Su kuyusunda su gerçekten biter mi?
Evet, bazen fiziksel olarak evet — ama esas mesele suyun değil, insanın tükenmesidir.
Belki de asıl kuraklık, kalplerimizde başlıyor.
Toplum olarak birbirimizi dinlemeyi bıraktığımızda, empati çekildiğinde, stratejiler duygudan kopunca; kuyu değil, insan kurur.
Peki sizce?
Su mu biter önce, yoksa onu bekleyenlerin inancı mı?
Belki de cevap, hepimizin içinde yankılanan o damla sesinde gizlidir:
> “Su bitmez, insan susarsa kurur.”
Geçen hafta forumda biri “Arkadaşlar, su kuyusunda su biter mi gerçekten?” diye sormuştu. Soru basitti ama altında derin bir hikâye yatıyordu. O an aklıma babaannemin köyde anlattığı bir olay geldi. Bu hikâyeyi burada paylaşmak istiyorum; çünkü bazen bir kuyu sadece bir kuyu değildir — bazen bir ailenin, bir köyün, hatta bir toplumun aynasıdır.
1. Bölüm: Kuyu ve İnsan Arasındaki Sessiz Antlaşma
Yıl 1987. Anadolu’nun kurak bir köyünde yaz mevsimi kendini unutturmazdı. Güneş, toprağın sabrını sınar, rüzgâr bile toz taşırdı. Köyün ortasında yüz yıllık bir kuyu vardı. Her sabah kadınlar su çekmek için sıraya girerdi; kovaların ipleri birbirine karışır, suyun yankısı köyün kalbinde çınlardı.
O kuyunun başında iki kişi dikkat çekerdi: Zeynep ve Kemal.
Zeynep, köyün öğretmeniydi — sabırlı, yumuşak sesli, insanı dinlerken gerçekten dinleyen bir kadındı.
Kemal ise köyün ustasıydı — elinden her iş gelen, çözüm bulmadan uyuyamayan bir adam.
Bir sabah, Kemal kuyudan su çekmek isterken ses gelmedi. Kova indi ama boş döndü. Zeynep, kovayı eline alıp dikkatle baktı.
“Su gitmiş olabilir mi?” dedi.
Kemal alnındaki teri sildi, “Su gitmez Zeynep, yer değiştirir. Ama buluruz,” dedi kararlılıkla.
2. Bölüm: Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi
Kemal hemen plan yapmaya başladı.
“Toprağı kazacağız, akışı yönlendireceğiz, eski kanalları açacağız,” dedi.
Köyün erkekleri küreklerle geldi. Güneşin altında saatlerce kazdılar ama su yine görünmedi.
Zeynep ise çocuklarla beraber köyün etrafında yürüyüp, kuşların ve bitkilerin yönüne baktı.
“Bakın,” dedi çocuklara, “doğa bazen bize suyun yerini söyler. Kuruyan ağaçlar bile bir şey anlatır.”
Erkeklerin stratejisi, kadının sezgisiyle buluştuğunda köyde bir farkındalık doğdu. Bir taraf suyu kazıyordu, diğer taraf suyu anlamaya çalışıyordu.
Belki de bu yüzden insanlık, binlerce yıldır suyu bulduğu kadar aramayı da öğrenemedi.
3. Bölüm: Kuyu Bir Aynadır – Toplumun Derinliği
Zeynep, köyün yaşlılarından biri olan Ali Dede’yle konuştu.
“Dede, eskiden su hiç biter miydi?” diye sordu.
Ali Dede bastonuna dayanarak, “Evladım,” dedi, “su bitmez, insanın umudu biter. Biz çok kuyu kazdık ama en derin olanı içimizdeydi.”
O cümle köyün duvarlarında yankılandı. Çünkü mesele artık sadece bir kuyu meselesi değildi; köyde dayanışma da tükenmeye başlamıştı. Herkes kendi kovasının peşindeydi.
Tarih boyunca da öyle olmadı mı?
Sümerler’in sulama kanalları tıkanınca şehir çöktü, Arap Yarımadası’nda su azaldığında göç başladı, Anadolu’da dereler kuruyunca köyler sessizleşti.
Kuyu biterse, toplumun sesi de kısılır.
4. Bölüm: Modern Zamanların Görünmez Kuyuları
Bugün şehirlerde yaşıyoruz, musluktan su akıyor. Ama başka kuyularımız kuruyor:
- Sabır kuyusu,
- Empati kuyusu,
- Umut kuyusu…
Bir kullanıcı geçenlerde foruma şöyle yazmıştı:
> “Eskiden mahallede biri hasta olsa herkes çorba getirirdi. Şimdi biri susasa, kimse musluğunu açmıyor.”
Bu söz bana Zeynep’i hatırlattı. O gün köyde su bulunamadığında çocuklara dönüp şöyle demişti:
> “Belki de suyu aramak değil, suya layık olmayı öğrenmeliyiz.”
Gerçekten de suyu sadece doğada değil, insan ilişkilerinde de tüketiyoruz. Paylaşmayı unuttuğumuz her an, bir kuyu daha kuruyor.
5. Bölüm: Bilimin ve İnancın Kesiştiği Nokta
Su kuyusunda su biter mi sorusuna bilim “evet, hidrolojik döngüde yeraltı suları tükenebilir” diye cevap verir. Yeraltı suyu beslenme hızı, iklim değişikliği ve insan kullanımına bağlıdır (Kaynak: Dünya Su Konseyi Raporu, 2022).
Ama aynı bilim der ki: “Su döngüsü kesilmez, sadece yön değiştirir.”
Tıpkı insanın sevgisi gibi. Bazen görünmez, bazen derine iner ama oradadır.
Kemal’in teknik çözüm arayışı ile Zeynep’in içsel anlayışı, aslında bilimin ve inancın bir arada yürüyebileceğini gösterir. Kuyu hem fiziksel hem metaforik bir kavramdır: birinde su, diğerinde anlam aranır.
6. Bölüm: Bir Damla ile Başlayan Umut
Bir akşamüstü köyün gençleri artık pes etmişti. Gökyüzü kurşuni bir sessizliğe bürünmüştü. O anda Zeynep, ellerini toprağa koyup dua etti. Kemal de yanına gelip sessizce diz çöktü.
Sabaha karşı toprak hafifçe ıslandı. Kuyunun duvarlarından damlalar inmeye başladı.
Bir çocuk “Su geliyor!” diye bağırdı.
Köylüler koştu, sevinç çığlıkları arasında ilk kova doldu.
Kemal Zeynep’e baktı:
“Demek ki kuyu bitmemiş, sadece biz duymamışız,” dedi.
Zeynep gülümsedi, “Su, sessizliğe küsmüştü.”
O gün köyde sadece su bulunmadı; insanlar da yeniden birbirine dokundu.
7. Bölüm: Forumun Aynasında Hikâyenin Yankısı
Şimdi foruma dönersek…
Bir kullanıcı “Su kuyusunda su biter mi?” diye sorduğunda, belki aslında şunu soruyordu:
> “İnsanda umut biter mi?”
Su bitmez; sadece bekler, yeniden çağrılmayı ister.
Toplumlar da böyledir. Umut, dayanışma ve merhamet azaldığında kurur gibi olur; ama biri çıkıp yeniden kazmaya başlarsa, su yine bulunur.
Erkeklerin çözüm arayışı, kadınların duyarlılığıyla birleştiğinde kuyu yeniden dolar. Çünkü biri toprağı kazarken, diğeri o toprağa anlam katar.
Son Söz: Su Biter mi, Yoksa İnsan mı Unutur?
Su kuyusunda su gerçekten biter mi?
Evet, bazen fiziksel olarak evet — ama esas mesele suyun değil, insanın tükenmesidir.
Belki de asıl kuraklık, kalplerimizde başlıyor.
Toplum olarak birbirimizi dinlemeyi bıraktığımızda, empati çekildiğinde, stratejiler duygudan kopunca; kuyu değil, insan kurur.
Peki sizce?
Su mu biter önce, yoksa onu bekleyenlerin inancı mı?
Belki de cevap, hepimizin içinde yankılanan o damla sesinde gizlidir:
> “Su bitmez, insan susarsa kurur.”